kosuyolurezonans

Aleksitmi

Aleksitmi (Duygusal Körlük)

Psikolog Ceren Kuyucu | 14 Temmuz 2025 | 10:00


Aleksitmi (Duygusal Körlük)

Aleksitmi kişinin duygularını özellikle sözel olarak tanıma, tanımlama, tarif etme, fizyolojik durumlardan ayırt etmede zorluk çekmesiyle belirgindir. Aleksitimi duygusal körlük olarak da adlandırılabilir.  1972 yılında ortaya atılmıştır ve kaba bir şekilde ‘duygular için sözcük yokluğu’ anlamında kullanılmıştır. Aleksitimi olan kişi psikolojik içsel duygular yerine daha çok dışa dönük düşüncelerle meşguldür.

Aleksitimi teşhis konulabilir bir durum olarak değil, kişilik özelliği olarak kabul edilir. Yabancı kaynaklar genel olarak nüfusun %10’nda aleksitimi olduğunu ortaya koyar. Aleksitimi olan bireyler kendilerindeki belirti ve semptomları belirlerken zorlanabilir. Daha çok aile ve yakın çevresi tarafından fark edilebilir bir durumdur. 

Aleksitimi Belirtileri 

  • Kişinin kendini nasıl hissettiğini tanımlamada zorluk çekmesi. ( Üzgün mü yoksa öfkeli mi olduğunu ayırt etmekte zorlanmak.)
  • Duygularını tanımlamakta ve ayırt etmede zorluk çekmesi.
  • Genel olarak somut yollarla düşünme eğilimi. ( Hayal kurmakta zorlanmak. )
  • Dikkatlerini duygulardan uzaklaştırma.
  • Duyguları tanımlamak için fiziksel duyumları kullanma. ( Stresini mide ağrısıyla ifade etmek. )
  • Duygusal oldukları zamanlarda fiziksel olarak rahatsız hissetme.
  • Yüz ifadelerini tanımlamakta zorluk çekme.
  • Başkalarının duygularını anlamakta zorlanma.
  • Empati hissetme ve gösterme konusunda zorluk yaşama.
  • Yakın sosyal ilişkilerden kaçınma ve zorluk.
  • Başkalarının refahını önemsememe durumu.


Aleksitmi belirtilerinin değerlendirilmesi Toronto Aleksitimi Ölçeği (TAS-20) 20 maddeden oluşan, 3 alt boyutu olan ( Duyguları tanımada zorluk, ifade etmekte zorluk, dışa dönük düşünce tarzı) ölçek ile  kişinin kendi ifadesine dayalıdır. Aynı zamanda psikolojik testler, bireysel klinik görüşmeler ve gözlem yoluyla da değerlendirilebilir.

Araştırmalar aleksitiminin bireyde gelişimine sebep olan durumların kalıtsal nörogelişimsel bozukluklar, çevresel, kültürel ve psikososyal faktörler olduğunu söylüyor. Aleksitimi gelişimi birincil ve ikincil olarak kategorize edilmektedir. Birincil kısım daha çok nörolojik, çocukluk döneminde ortaya çıkmaktadır. Beynin duygusal işlemede görevli bölgelerinde farklılık olması ve doğuştan daha az duygusal farkındalığa sahip olmasından gelişebilen durumdur.

İkincil kısma baktığımızda ise kötü yaşam deneyimleri ile birlikte özellikle travma, duygusal ihmal, stres sonrasında ortaya çıkmaktadır. Mutlaka bir gelişim döneminde değil hayatının herhangi bir evresinde gelişebilmektedir. Özellikle 0-3 yaş aralığında ailede duyguların görmezden gelinmesi, bastırılması ya da duygulara sürekli olarak karşılık verilmemesi çocukta duyguların ifadesinin güvenli olmadığı ya da ifade edilmemesi gerektiğini öğrenmesine sebep olmaktadır. Ancak çok erken yaşta ve şiddetliyse bu durum çocuğun beyin gelişimini de etkilemesiyle birincil ve ikincil faktörlerin birlikte rol oynamasına neden olabilmektedir.

 

Kültürel etkilere bakacak olursak özellikle erkeklerin duygularını göstermesi zayıflık, ayıp olarak görülmesinden kaynaklanan duygusal ifade becerilerinin gelişmesini büyük ölçüde engelleyen önemli bir faktördür. Aynı zamanda birey ailesinden, çevresinden, rol model aldığı insanlardan duygularını bastırmanın ‘güçlü olmak’ algısını öğrenebilmektedir. Duygularını ifade ettiğinde sürekli olumsuz tepkiler alıp dışlandıysa duyguların ifadesini ‘tehlikeli ,gereksiz’ olarak saymayı öğrenebilmektedir. Yetişkinlik dönemine geldiğinde artık duygularını tanıyamayan ifade etmenin gereksiz ve anlamsız olduğunu öğrenmiştir. Aleksitimi depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, otizm spektrum bozukluğu, psikosomatik hastalıklar ve yeme bozuklukları ile birlikte görülen bir durumdur.

Aleksitmi kendi başına psikiyatrik bir tanı olmamasına karşın yol açtığı olumsuzluklar nedeniyle yeme bozuklukları, bağımlılıklar (alkol-sigara-madde), kaygı bozuklukları gibi ruhsal hastalıkların oluşmasını kolaylaştırırken aynı zamanda bu hastalıkların belirti şiddetini ve tedaviye direnci artırabilmektedir. Çünkü aleksitimik bireyler duygulardan kaynaklanan bedensel belirtilerine aşırı anlam yükleme eğiliminde olurlar ve böylece dürtüsel davranışlar daha çok görülür.

Yeme bozukluğunda yeme davranışı aleksitimik bireylerde duygusal bir zorlanmaya karşı duygularını ifade edemeyip bedensel bir savunma geliştirmesine neden olurken  anormal yeme davranış kalıbı geliştirdikleri için önemli bir faktör olarak değerlendirilebilir.

Hayatımızda aleksitmi etkilerini daha aza indirgemek için bazı başa çıkma stratejileri kullanabiliriz. Duygu günlüğü tutmak başlarda zor olsa da zamanla duygusal kelime dağarcığımız gelişir ve duygularımızı tanıma süremiz kısalır. Gün içinde yaşadığımız olaylar karşısında ‘ne hissettim’ sorusunu sorabilir ve cevaplarımızı not alabiliriz.  Hissettiklerimizi duygularla eşleştirmekte zorlanıyorsak ‘Duygu Çarkı’ veya ‘Duygu Tekerliği’ olarak adlandırılan içinde temel duygularımızın bulunduğu araç ve teknikleri kullanabiliriz.


Duygular bedende yaşanır günlük yoga ve meditasyon gibi egzersizler yapabilir bedenimizle tekrar bağlantı kurabiliriz. Bir psikoterapist eşliğinde duygu odaklı terapi ya da bilişsel davranışçı terapi ile başa çıkma becerilerimizi büyük ölçüde artırabiliriz.


                                                                       



 Psikolog Ceren Kuyucu


Bu gönderiyi paylaş

Bize Ulaşın

+90 216 545 45 55

Randevu Oluşturun


Son Yazılar